Feb 20, 2012 | admin | Press | 0

Beyazperde Röportaj Link: http://beyazperde.mynet.com/sinemasaldetay.asp?id=4346

 

Bessy Adut (Kısa Film Yönetmeni)

İkinci El Kısa Film Festivali kapsamında, özel seçki olarak kısa filmlerini izledik. Öncelikle kendini tanıtır mısın?
Tabii ki. Öncelikle Beyazperde’nin en sevdiğim sinemayla alakalı internet sitesi olduğunu belirtmek ve teşekkür etmek istiyorum. İstanbul doğumluyum, 27 yaşındayım ve son 7 senemi sanatın 7. dalı olan sinemaya adamış durumdayım. Çocukluğumdan beri her zaman filmlerin içine giren ve büyülenen bir yapım oldu. Bunun yanısıra kamerayı çok küçük yaşta elime alıp çekimler yapmaya başlama fırsatım oldu. Zaten sanatçı bir tarafım olduğu ailem tarafından fark edilmişti, tek tek her bir sanatı denedikten sonra hepsini de içine aldığı için sinemayı seçtim ve ona bağlandım. Sanırım en büyük aşkım sinema oldu ve bu evlilik sonsuza kadar sürecek gibi görünüyor. Ayrıca geriye dönüp baktığımda yönetmenliğin ve liderlik tarafımın her zaman olduğunu ve bunun bende doğuştan bir yetenek olduğunu düşünüyorum. Fakat yetenek kendi başına yetersiz, o yüzden bu konuda eğitim aldım ve setlerde halen tecrübemi arttırmaya devam etmek istiyorum kendi uzun metraj filmlerimi çekmeden önce. İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema&Televizyon’un altın yıllarında okudum çok sevdiğim ve bana çok fazla şey katan hocalarım oldu: Tuna Erdem, İlker Canikligil, Selim Eyüboğlu ve Barış Pirhasan şu anda aklıma gelen hocalarımdan bazıları. Daha sonra bölüm birincisi ve onur öğrencisi olarak mezun oldum ve kafama taktığım gibi Fulbright Üstün Başarı bursunu kazanarak Amerika’ya, mezunlarının arasında Tim Burton, Sophia Coppola ve pekçok Pixar, Disney yaratıcısının bulunduğu ve zamanında Walt Disney’in kurmuş olduğu California Institute of the Arts’ta film yönetmenliği ve oyunculuk üzerinde 3 sene boyunca master eğitimi aldım. Los Angeles, Hollywood’ta bulunmak tabii ki beni ister istemez film endüstrisinin içine soktu ve orada bu işlerin nasıl yürüdüğüne dair çok fazla şey öğrendim. Gitmeden önce çektiğim kısa filmlerden Red ve Yasak Kapı (Derya Alabora, Yetkin Dikinciler) başarı kazanmış ve festivallerde ödül almıştı. Son çekmiş olduğum kısa film Strange Little Girl isimli film de Los Angeles’ta pek çok film festivalinde gösterildi, övgüler ve ödüller aldı. Şu an çekmiş olduğum 20 küsür kısa filmden sonra artık kendimi uzun metraj bir film çekmeye daha hazır hissediyorum.

Sinemayla ilgilenmeye ne zaman karar verdin? Neler seni etkiledi, neler seni besledi, hem hayatından hem de seni besleyen yönetmen ve filmlerden bahsedebilir misin?
Sinemayla çocuk yaşta ilgilenmeye başladım. Oldum olası çok geniş bir hayal gücüm vardı ve hikayeler yazıp arkadaşlarımı yönetirdim küçükken. Gençliğimde geçirdiğim sorunlu zamanlarımda ise sinema benim için her zaman bir hayaller alemine kaçış oldu, zaten en sevdiğim film türlerine “kaçış türleri” adı veriliyor. Benim sevdiğim filmlerin pek çoğu bilimkurgu, korku, fantastik ya da film noir türüne girse de yine de iyi yapıldığı sürece her türlü filmi izlerim, bu türde filmler yapmayı tercih etsem de çok net ayrımlarım yok bu konuda. Beni en fazla etkileyen yönetmenlerden ilki Alfred Hitchcock’tur. Bunun yanısıra Stanley Kubrick, Alex Proyas, Terry Gilliam, Quentin Tarantino, David Lynch ve tüm filmlerinin hayranı olduğum Tim Burton beni besleyen yönetmenler. Korku filmleri ise beni kendimi bildim bileli beslemiştir ve beni korkularımla yüzleştirip katarsise yol açtığı için ayrı bir bağım var. Yeni idolum olan yönetmense Hurtlocker’dan önce Strange Days filmini sevdiğim ve ilk kadın yönetmen oscar’ını alan Kathyrn Bigelow’dur. Kendisinin pek çok kadın yönetmene yol açacağını düşünmekteyim. Sinema tarihinde 82 yıldan sonra bir ilktir. Kadınların da iyi bir film yapabileceğini tüm dünyaya ispatlamıştır.

 

Hedeflerin neler, iyi bir kısa filmci olmak mı, uzun metraja dönmek mi, televizyonda birşeyler yapmak mı, oyunculuk mu, kendini en çok hangisini yaparken tatmin olmuş hissediyorsun?

En büyük hedefim uzun metraj filmler çekmek ve bu filmlerin evrensel olup tüm dünya tarafından izlenmesi. Zaman, mekan kavramlarını tanımadan tüm dünyaya ulaşmanın en güzel yollarından biri bence sinema, müziğin yanısıra. Ama itiraf etmeliyim ki yönetmenlikten önce ilk göz ağrım oyunculuk olmuştur, daha sonra yeterince güzel olmadığımı düşünüp vazgeçmiştim oyunculuktan, çocuksu bir nedenden ötürü. Fakat Amerika’ya yönetmenlik okumaya gittiğimde aldığım oyunculuk dersleri ve oynadığım oyunlar, filmlerle oyunculuk tutkumu da yeniden keşfettim. Ve Amerika’da da bu konuda pek çok güvendiğim kişi tarafından takdir edildim ve devam etmem gerektiği söylendi. Ben de kendi kendime dedim ki pekala yönetmenlik ve oyunculuk yapabilirim. Sonuçta Charlie Chaplin, Woody Allen, Clint Eastwood, Türkiye’den Uğur Yücel gibi pek çok yönetmen aynı zamanda oyunculuk yapmıştır, bu o kadar da olamayacak bir şey değildir.  Dolayısıyla önceliğim yönetmenlik olmak üzere hem oynamak, hem de yönetmek istiyorum. Şu anda çalıştığım şirket de bir takım televizyon projeleri yazdım, ilk amacım onları hayata geçirmek ve sunuculuğunu kendim yapmak. İkinci adımsa içinde kendimin de ufak bir rol alacağı uzun metraj olacak.

Kısa film festivalleri hakkında ne düşünüyorsun, takip edebiliyor musun? İkinci el nasıldı, izlenimlerini öğrenebilir miyim?
Kısa film festivallerini elimden geldiğince takip ediyorum. İkinci el bence çok başarılı, çok güzel bir festivaldi. Benim için unutulmaz bir festival deneyimiydi. Çok teşekkür ederim kendilerine benim filmlerime ve söyleşime yer verdikleri için. Dürüst olmak gerekirse beklediğimden çok daha başarılı bir organizasyondu ve festival çalışanlarının tümünü tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Ayrıca festival mottolarına sonuna kadar katılıyorum “Asla Pes Etme!” Kısa filmleri tabii ki seviyorum ama ben şahsen artık kısa film çekmekten biraz sıkıldım. Artık ya reklam ya da sinema filmi çekmek istiyorum. Yine de film yapmak isteyen herkese kısa film yapıp festivallere yollamalarını tavsiye ediyorum. Çünkü kısa film çekmek çok fazla şey öğrettiği gibi, festivaller de çok fazla kapı açıyor.

Genç kısa filmcilere önerilerin, senin başından geçenler, deneyimlerin ve tavsiyelerin nelerdir?
En büyük önerim şu: Derin nefes al, ver, nefes al, ver…Evet. Sinirlenmeyin. Üzülmeyin. Sabırlı olun. Bu zor bir iş, meşakkatli bir iş. Destek verenden çok, sizi kösteklemeye çalışanlar olacaktır. Ne yapın edin, insanlarla aranızı iyi tutun, köprüler yakmayın. Film setlerinde olaylara kişisel yaklaşmayın, bunun bir ekip işi olduğunu unutmayın. Deneyimlerime dayanarak söyleyeceğim çok önemli iki şey olacak:  insan ilişkilerinize çok dikkat edin ve fazla tevazu göstermeyin. Başarılarınızdan bahsetmekten çekinmeyin ve interneti sonuna dek kullanın. Bu konuda kendinizi eğitmeye hayat boyu devam edin. Özverili olmaya hazırlıklı olun. Kimsenin hakkını yemeyin, başkalarına da hakkınızı asla yedirmeyin. Sevgi dolu olun ve projeksiyonun ışığından bu sihirli aynaya sadece güzellikler ve pozitif bir enerji akıtın, ne olursa olsun karanlık tarafa kaymayın. En sevdiğim filmlerden birinde dendiği gibi “Güç sizinle olsun!”


Leave a Comment